Devrimci mücadeleler Hindistan’da dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi bazen ezilenleri bölen sosyokültürel hiyerarşilerde gedikler açıp, onları aşmayı başaramazlar. Kastlar, binlerce yıldır Hindistan alt kıtasında insanların nasıl yaşadığını, yapabilecekleri işleri, kiminle yemek yiyebileceğini ve oturabileceğini, kiminle evlenebileceğini, hatta kime dokunup kimi görebileceğini bile belirledi. Kastlar ekonomik, sosyal, kültürel, dini ve politik dünyalarımızı sarar ve bizi çevrelenmiş hiyerarşik gruplara böler.1 Ancak kastın önemi ülkedeki çoğu sol hareketin ideolojisinde özümsenmemiştir. Dalit Panterleri bir umut kıvılcımını temsil eder. Bu, gidişat kesen, pek kısa bir ara fasıldır.
Kast karşıtı hareketin uzun bir tarihi var. Bu mücadelenin 20. yüzyıldaki en büyük savunucusu Hindistan Anayasası taslağına da şekil veren bir avukat, teorisyen ve politik önder Babasaheb Bhimrao Ramji Ambedkar’dır. Ambedkar eşitlik, özgürlük ve kardeşliğe inanıyordu ve kast zulmünü sona erdirmek için barışçıl ve anayasal araçlar yoluyla kast sistemini ortadan kaldırma uğraşındaydı. Columbia Üniversitesi’ndeki mentörü John Dewey’in pragmatizm ve liberalizminden ve Fabian Sosyalizmi’nden etkilendi. Brahmanizm ve kapitalizme karşı mücadelede işçi sınıfı ve kast karşıtı hareketi birleştirme çabasıyla birçok politik ajitasyon çalışması başlattı. Ölümünden önce Ambedkar Hinduizmi terk etti ve ölümünden sonra pek çok takipçisinin de benimseyeceği bir pratik olan Budizm inancına geçti. Ambedkarcı hareketin misyonu, onun vefatının ardından kendini seçim siyasetiyle sınırlama tuzağına düşen ve kıymete değer herhangi bir kast karşıtı hareket başlatamayan Hindistan Cumhuriyetçi Partisi tarafından üstlenildi.
Dalit Panterleri Dalitlere yönelen kast temelli şiddet olaylarının yükselişine karşı bir tepki olarak Bombay, Maharashtra’da 1970’lerin başında ortaya çıktı. 1960’ların sonu ve 1970’ler kapitalizme ve emperyalizme karşı direniş anlamında tüm yerkürede patlama yaşandığı bir dönemdi ve Hindistan bir istisna değildi. Ülkenin çeşitli bölgelerinde mücadeleler patlak verdi; özellikle de, arka planda statükonun sürdürülmesi için pusuya yatan Kongre Partisi’nin yoksul yanlısı dış görünümü karşısında gözü açılmış topraksız çiftçiler ve yoksul köylülüğün mücadeleleri… 1969’da Bengal’deki Naksalit ayaklanması bunun bir örneğiydi, Dalit Panterleri ise bir diğeriydi. Dalit Panterleri’nin kurucuları, hem iktidardaki Kongre hem de seçimlere odaklı Hindistan Cumhuriyetçi Partisi’nin etkisizliği karşısında kızgın genç Dalit erkeklerdi. Panterler kendilerine ABD’deki Kara Panterleri model aldılar ve “Vietnam, Kamboçya, Afrika ve benzerleri”nden ilham almaya çalıştılar.
Onlardan önceki Bhagat Singh gibi, Panterler de İngilizlerden kazanılan bağımsızlığı Dalitler ve ülkedeki işçi sınıfı için kısmi ya da sahte bir bağımsızlık olarak değerlendiriyordu. İktidar yalnızca yerel egemen sınıflara, yani (en üst kasttakilerin hakimiyetindeki) Kongre Partisi’nin ve üst kastların eline geçmişti. Ati-Şudraların çeşitli kastlarını birleştirerek Dalit kimliğine biçim veren Ambedkar gibi, Panterler de Dalit anlayışını listelenmiş2 kastlar, listelenmiş kabileler, neo-budistler, topraksızlar, yoksul köylüler, işçi sınıfı, kadınlar ile politik, ekonomik ve din adına sömürülenleri kapsayacak şekilde genişlettiler. Ambedkar gibi onlar da Dalit hareketinin geleceğinin tüm işçi ve ezilen sınıfların kaderiyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu anlıyorlardı ve komünist partilerin başarısız olmuş oldukları, kast baskısıyla doğrudan yüzleşen bir işçi sınıfı bilincini oluşturmak için aktif bir şekilde çabalıyorlardı.
Panterler toplumdaki tüm ezilenleri ve hem kast hem de sınıflı toplumu yıkmaya çalışan devrimci hareketleri ittifakları olarak gördüler, ve mülk sahiplerini, kapitalistleri, tefecileri ve ‘dinci ya da kastçı siyaset’ izleyen partileri düşmanları olarak ilan ettiler. Amaçları, “eksiksiz ve toptan bir devrimci değişim” gerçekleştirmek, “devrimci bir kitle bir araya getirmek için halkı uyandırarak bu dev kitlenin mücadelesinden gelgitli devrimler dalgası çıkarmak” idi. Somut anlamda dokunulmazlığa (paryalar grubu, Ati-Şudralar, – ç.n.), kast baskısına ve Hindistan kapitalizmi için merkezi bir yerde durduğunu düşündükleri Dalitlerin ekonomik sömürüsüne karşı çıkıyorlardı.
Araçları tartışmalıydı, kast temelli şiddet olaylarına müdahale etmenin, gerekirse kaba kuvvet yoluyla adaleti temin etmenin ve daha geniş anlamda da devrimci bir hareket inşa etmenin peşindeydiler. Dalit Panterleri’nin kurucularından J. V. Pawar, bir röportajında, üst kastların Dalitlere karşı vahşice zulmettikleri Maharashtra köylerinde Panterler tarafından harekete geçirilen Dalitlerin bir güç gösterisi yoluyla nasıl büyük kitleler halinde ortaya çıktıklarını ve üst kastları yasal değişiklikler yapmaya ‘ikna ettiklerini’ önemli bir deneyim olarak aktarıyordu. Çoğunlukla parlamenter partilere karşı gösteriler, ajitasyon eylemleri, mitingler düzenliyorlar, ve Dalitleri gruplar halinde seferber ediyorlardı. Bu sonuncusu sıklıkla merkezi olmayan bir tarzda meydana geliyordu. 1974’e gelindiğinde Dalit Panterleri Bombay’da (ve bir bütün olarak Maharashtra’da) bir varlık gösterebilir durumdaydılar.
Dalit Panterleri’nin derin etkisinin hissedildiği bir diğer alan ise sanattı. Dalit Panterleri’nin Namdeo Dhasal ve Raja Dhale gibi kurucularından birçoğu yazar ve şairdi. Bu dönemde Dalitler, kendi maddi varoluşlarını ve ezilmişlik deneyimlerini merkeze alarak üst kastların sterilize statükolarını sarstılar ve sanat, edebiyat, şiir, tiyatro ve diğer dışavurum biçimlerinde bir rönesans gerçekleştirdiler. Panterlerin yükselişi bu rönesansla eşzamanlı gerçekleşti ve her ikisi de birbirini besledi. Yapıtlarının içgüdüsel yoğunluğu, sanat dünyasını, keskin kan kokusu ya da ekşi çiş kokusu – yani üst kastların dokunulmayacak kadar pis saydığı her şeyin kokusu gibi – parçaladı.
Dalit Panterleri, başbakan Indira Gandi’nin parlamenter iktidar üzerindeki kontrolünün zayıfladığı ve ülke çapındaki halk mücadelelerinin yükselen direnişi karşısında bir Ulusal Acil Durum dayattığı 1975-1977 arasında yeraltına inmek zorunda kaldı. Panterler aynı zamanda örgütün gidişatı, özellikle de Ambedkarcı ya da Marksist ilke ve taktiklerin ne düzeyde vurgulanacağı konusunda iç çekişmelerle de mücadele etti. Nihayetinde, Panterler 1977’de bölündü. Buna rağmen özellikle Tamil Nadu’da olmak üzere ülkenin diğer kesimlerinde Panterler’den ilham alan hareketler ortaya çıktı.
Yine de zaman zaman Dalit Panterleri’nin ruhunu diri tutan kıvılcımlar tutuşuyor. Narendra Modi’nin yükselişinin ve son on yılda Hindu üstünlükçü ya da Hindutva ideolojisinin kitlelerde popülerleşmesinin kışkırtıcı sonuçlarından biri ‘inek koruma’ adına bu güruhların linç eylemlerindeki büyük kabarma oldu. Bu tür saldırılar tipik olarak Dalitleri ve Müslümanları hedef alıyor. Zira hayvan kalıntıları, kasaplık, cesetler, insan atıkları ve Hindu kast sistemi tarafından kirli kabul edilen diğer her şeyle ilgili meslekler tarihsel olarak Dalitlerin üzerine yıkılmıştır. 2016’da Gujarat, Una’daki bir olayda ölü bir ineğin derisini yüzen 7 kişilik bir Dalit ailesi bir inek koruma grubuna ait olduğunu iddia eden üst kastlardan kişiler tarafından çırılçıplak soyuldu, kırbaçlandı ve kitle önünde zorla yürütüldü. Bu, Gujarat eyaletindeki Dalitlerin harekete geçirdi ve kitlesel protestolarda bir patlama yaşandı. Hareket, Dalitlerin toplumsal ezilişini onların üst kastlar tarafından ekonomik olarak sömürülmesine bağladı. Taleplerden birisi toprakların Dalitlere yeniden dağıtılmasıydı. Hareketin öne çıkan önderlerinden birisi olan Jignesh Mevnani, Dalitleri geleneksel meslekleri olan karkaslarla uğraşmayı bırakmaya çağırdı, yani gerçekte bir grev çağrısı yaptı.
Dalit Panterleri’nin ruhu aynı zamanda kastların materyalist bir analizini geliştiren Dalit-Marksist bir aktivist ve yazar olan Anand Teltumbde’de yaşıyor. Teltumbde, bağımsızlık sonrası dönemde toprak kullanım haklarının tanınmasının ardından Şudralar arasında topraklı köylülüğün oluşturulmasının, giderek daha baskın hale gelen bu kast ile tarımsal emeğin ana gövdesini oluşturmayı sürdüren Dalitler arasındaki karşıtlığı keskinleştirdiğini savundu. Bağımsızlık sonrası dönemde baskın Şudra kastlarının kırsaldaki Dalitlere yönelik artan saldırılarının altında yatan, bu karşıtlıktır. Anand Teltumbde, Hindistan toplumunda günümüzün en büyük yarılması olarak Dalit ve Dalit olmayanlar arasındaki büyüyen ayrışmaya işaret eder. Teltumbde’nin keskin analizi ideolojik sınırları keser, yeni politik hatlar çizer. Şu an kendisi uydurma suçlamalarla onlarca diğer Dalit aktivisti ve kabile hakları aktivistiyle birlikte Modi hükümeti tarafından bir yıldan uzun süredir tutsak edilmiş durumda.
Dalit Panterlerinin manifestolarında ortaya koydukları amaçlara ulaşmada başarısız olduğu söylenebilir. Topraksız Dalit emekçilerine toprağın yeniden dağıtılmasını ya da kast vahşetine son verilmesini sağlayamadılar. Ancak bunu beklemek haksızlık olurdu. Dalit Panterleri’nin temsil ettiği şey bir kopuş anıdır, çoklu pençesini geçiren sömürünün kaosunda bir netlik anıdır. Baskı koşullarına karşı Dalitlerin içten içe kaynayan, bastırılmış öfkesine dokundular. Medenilik ve anayasallık yapılarıyla sınırlandırılma konusunda ise isteksizdiler. Ve Dalitlerin mücadelesi ile işçi sınıfının mücadelesinin ancak birbirinin içine geçerse bir geleceği olabileceğinin ayırdına vardılar. Panterlerin yankısı, ister Una’da isterse Teltumbde’nin hapishane hücresinde olsun, hareketlerde ve halkta bugün yankılanmaya devam ediyor. Dalit Panterleri, her şeyden daha fazla, halkın daha iyi bir dünya için ayağa kalkabileceğinin ve kalkacağının umududur.
1. Kabaca ifade edersek kast hiyerarşisi şöyledir: Brahmanlar rahipler kastıdır, Kshatriyalar asker/yönetici kastıdır, Vaişyalar tüccar kastıdır, Şudralar emekçi kastıdır ve Ati-Şudralar daha önce dokunulmazlar (paryalar) olarak bilinen, kast sistemi dışında beşinci bir gruptur.
2. Çevirmenin notu: Listelenmiş Kast ve Kabileler (The Scheduled Caste and Scheduled Tribes) Hindistan’da resmi olarak belirlenmiş insan toplulukları. Kavramlar Hindistan anayasasında tanınmıştır ve topluluklar bir kategoride yer alacak şekilde belirlenmiştir. Hindistan alt kıtasındaki İngiliz yönetimi döneminin çoğunda bunlar bastırılmış sınıflar (Depressed Classes) olarak bilinirlerdi. Kast sisteminde temel olarak 5 ana Varna bölümü bulunur, bunların altında binlerce “jati ya da iş ya da meslek listelenmiştir”. Modern literatürde Listelenmiş Kastlar, bazen Marathi dilinde “kırılmış/dağılmış” anlamına gelen ve B. R. Ambedkar’ın popülerleştirdiği Dalit olarak anılır. Kendisi de bir Dalit olan Ambedkar (1891-1956), Dalit terimini Gandi’nin “Hari/Vişnu insanı” (ya da Tanrı İnsanı) anlamına gelen Harijan’a tercih etmiştir. Eylül 2018’de hükümet, “tüm özel uydu kanallarına Dalit nomenklatürünün kullanımından kaçınılması tavsiye kararını” yayınladı. Ancak hak mücadelesi yürüten gruplar ve entelektüeller popüler kullanımda Dalit’i kullanmayı sürdürüyorlar. Listelenmiş ve organize kabile isimlerinden yayılan 12 orijinal kabile bulunuyor. Listelenmiş Kastlar ve Listelenmiş Kabileler Hindistan nüfusunun sırasıyla %16,6 ve %8,6’sını oluşturuyorlar. Anayasa 1950’deki metnindeki ilk Liste’de 28 eyalette 1108 kastı ve 22 eyalette 744 kabileyi listeliyor. Buna göre bu gruplara uygulanacak politik temsiliyet, bazı temel haklar ve pozitif ayrımcılık ilkeleri belirleniyor. (Kaynak: Wikipedia English)