21 Eylül 2020 itibariyle Kolombiya’da 2020 yılında gerçekleşen katliamların sayısı 61’e ulaştı (Indepaz, 2020a, 2020b). 2020 yılının 13 Eylül’e kadar olan kısmında öldürülen toplumsal liderlerin ve insan hakları savunucularının sayısı 215, insan hakları savunucularının ve aktivistlerin akrabası oldukları için öldürülen insanların sayısı 10, öldürülen eski FARC militanlarının sayısı ise 43 (Indepaz, 2020c).
Bu cinayetlerin ve katliamların önemli bir kısmı COVID-19 kaynaklı karantina döneminde gerçekleşti. Örneğin, yukarıda sözü edilen 61 katliamın beşi Ocak, beşi ise Şubat ayında gerçekleşmiş, diğer 51 katliam ise Korona dönemi olarak anabileceğimiz dönemde meydana gelmiştir. Katliam sayısının en yüksek olduğu ay ise 11 katliamın gerçekleştiği Ağustos ayıdır. Keza yukarıda değindiğim 268 cinayetin 81’i Ocak ve Şubat aylarında gerçekleşmiş, o tarihten bu yana ise insan hakları savunucusu olduğu, hak savunucularının yakını olduğu veya eski FARC militanı olduğu gerekçesiyle 187 insan öldürülmüştür.
Barış antlaşmasının imzalandığı 24 Kasım 2016 tarihinden bu yana toplamda 1019 toplumsal lider ve insan hakları savunucusu öldürülmüştür. Öldürülen hak savunucularından 354’ü köylü, 269’u yerli toplulukların üyesi, 58’i ise sendikacıdır. Bu süre zarfında 226 eski FARC militanı da öldürülmüştür. Cinayetlerin büyük çoğunluğu fail-i meçhul olmakla birlikte paramiliter gruplara atfedilmektedir.
Kolombiya paramilitarizmin oldukça köklü olduğu bir ülke ve yukarıda belirtilen sayılardan da anlaşılacağı üzere paramilitarizm karantina şartlarının ortaya çıkardığı yeni bir olgu değil. Her ne kadar Kolombiya’da paramilitarizmin kökleri eskiye dayansa da, ben paramiliter organizasyonların faaliyetlerini karantina koşullarına uygun bir biçimde dönüştürdükleri ve bu adaptasyonun ciddi bir takım siyasal sonuçlar doğurduğu kanısındayım. Bununla beraber, meselenin anlaşılabilmesi ancak Kolombiya’da paramiliter örgütlerin geçmişine dair bilgi aktarımında bulunmakla mümkün olabilecektir. Bu yüzden yazının uzunca bir bölümünü Kolombiya’da paramilitarizmin geçmişine ayıracağım.
Kolombiya’da Paramilitarizm
Her ne kadar bazı araştırmacılar Kolombiya’da paramilitarizmin 80’lerde ortaya çıktığını iddia etse de (Escobar Arango, 2013, s. 16; Pacheco, 2013, s. 246), bu tespitin sağlıklı olduğu söylenemez. Antikomünist özsavunma birlikleri olarak bilinen paramiliter gruplar Kolombiya’da 60’lı yıllardan beri faaliyet göstermektedir.
Paramilitarizmin yasal temeli 24 Aralık 1965 tarihli ve 3398 sayılı kararnameye kadar götürülebilir. Bu kararnamenin 3. Maddesinde tüm Kolombiyalıların ulusal güvenliğin korunmasına aktif olarak katılmalarının zorunlu olduğu belirtilmekte, buradan hareketle aynı kararnamenin 33. Maddesi ise Kolombiya ordusunun sivilleri silahlandırmasına olanak sağlanmaktadır. Bu başkanlık kararnamesi 1968 yılında yasalaştırılmıştır. Bununla beraber, 1961 yılından itibaren dağınık bir takım paramiliter grupların kontrgerilla işlevi gördükleri bilinmektedir (Palacios, 2003, s. 262). Bu grupların ortaya çıkışı Kolombiya’da La Violencia olarak bilinen Liberal Parti (Partido Liberal) ve Muhafazakâr Parti (Partido Conservador) destekçileri arasındaki iç savaşla doğrudan ilişkilidir.
La Violencia olarak adlandırılan iç savaş 1946-1958 yılları arasında gerçekleşmiştir. Özellikle 1948 yılının Nisan ayında Liberal Parti lideri Jorge Eliécer Gaitán’ın öldürülmesi iç savaşı oldukça şiddetlendirmiş, iç savaşı sonlandırmak bahanesiyle gerçekleştirilen 1953 askeri darbesi savaşın önüne geçememiş, darbeci general Gustavo Rojas Pinilla ise 1957 yılında istifa etmek zorunda kalmıştır. 1958 yılında Liberal Parti ve Muhafazakâr Parti arasında yapılan anlaşma sonucu Ulusal Cephe (Frente Nacional) hükümeti kurulur. Bu anlaşma sonucu söz konusu iki parti dörder yıllık dönemlerle dönüşümlü olarak hükümet kurmayı kabul eder. Ulusal Cephe hükümeti 1958-1974 yılları arasında kesintisiz olarak Kolombiya’yı yönetmiştir.[1]
1958 yılında Ulusal Cephe hükümetinin kurulması sonrasında iç savaş dönemindeki suçların incelenmesi amacıyla bir komisyon kurulnuştur. Kurulan bu komisyonun göstermelik bir komisyon olduğu, iç savaş döneminde gerçekleşen şiddet olaylarıyla gerçekten hesaplaşmak gibi bir niyetinin olmadığını görmek için ise komisyonun sekiz üyesinin dağılımına bakmak yeterli olacaktır. Yapılan anlaşmaya göre komisyonun iki üyesi Liberal Parti’den 2 üyesi ise Muhafazakâr Parti’den olmak suretiyle dört üye Ulusal Cephe hükümetinden gelecek; kalan dört üyenin ise ikisi Katolik Kilisesi’nin, diğer ikisi ise Kolombiya ordusunun temsilcileri olacaktır (Jaramillo Marin, 2011, s. 43).
İlgili komisyonun çalışmaları sonrasında herhangi bir yargılama süreci gerçekleşmemiş, hiç kimse suçlanmamış, hâliyle, iç savaş süresince gerçekleşen katliamlar ve savaş suçlarıyla ilişkili olarak kimse ceza almamıştır (Jaramillo Marin, 2011, s. 56). İç savaş döneminde gerçekleşen cinayetlerin sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte bu sayının en az 300.000 olduğu (Palacios, 2003, s. 191) veya en azından 200.000’in üstünde olduğu iddia edilmiş (Guerrero Apráez, 2016, s. 93), aynı zamanda bu iç savaş sırasında en az 2 milyon insanın zorunlu göç ettiği belirtilmiştir (Guerrero Apráez, 2016, s. 93).
Karşıdevrimci paramiliter grupların köklerinin iç savaş sırasında örgütlenen Muhafazakâr Parti destekçisi gruplara uzandığı çeşitli araştırmacılar tarafından kabul edilmektedir (Gutiérrez-Sanín, 2015, s. 20; Holmes, Mendizabal, De La Fuente, Callenes ve Cárdenas, 2019, s. 2; Safford ve Palacios, 2001, s. 349). Benzer biçimde, gerilla hareketlerinin köklerinin de iç savaş döneminde köylülerin yağmacı gruplara karşı oluşturdukları özsavunma birliklerine dayandıkları görülmektedir (Aguilera Peña, 2013, s. 32; Beltrán V., 1997, s. 128; Pizarro Leongómez, 2007, s. 321). Bu bağlamda, Kolombiya’da bugün hâlâ devam eden çok-aktörlü iç savaşın La Violencia ile doğrudan ilişkili olduğunu, hatta La Violencia’nın biçim değiştirerek devam edişi olduğunu dahi öne sürmek mümkün olacaktır.
Her ne kadar 60’lardan itibaren antikomünist kontrgerilla birlikleri Kolombiya siyasetinde aktif olsalar da Kolombiya’da paramilitarizm 80’li yıllarda görülmemiş boyutlara ulaşmıştır. Burada özellikle 1981 yılında kurulan MAS (Muerte a Secuestradores) isimli örgütün ismini anmak gerekir. FARC karşıtı bu paramiliter örgüt uyuşturucu ticaretiyle doğrudan ilişkiliydi. MAS ve benzeri örgütlerin 80’li yıllarda Kolombiya siyasetindeki ağırlığını en açık biçimde gösteren olay Unión Patriótica (Yurtsever Birlik – UP) isimli, FARC ile ilişkili siyasi parti üyelerinin maruz kaldığı katliamlardır.
1985 yılında kurulan bu parti 1986 seçimlerinde Kolombiya’da bir sol partiden beklenmeyecek başarı göstermiş, Kongre’de beş üyeyle temsil edilme hakkı kazanmıştır. Dahası, başkanlık seçiminde UP’nin adayı Jaime Pardo Leal yüzde 4,6 oranında oy almayı başarmıştır, bu da o dönemde uzun süredir fiili olarak yalnızca iki partinin (Liberal Parti ve Muhafazakâr Parti) ağırlığı olan çift partili bir sisteme dönüşmüş olan Kolombiya siyaseti için sürpriz bir sonuç olmuştur.
Bu seçim sonuçları sonrasında UP doğrudan paramiliter gruplar tarafından hedef alınmıştır. Yalnızca 1986 genel seçimleri ile 1988 yerel seçimleri arasında 550 UP üyesi paramiliter gruplar tarafından öldürülmüştür (Aguilera Peña, 2013, s. 135). Öldürülenler arasında UP’nin 1986 başkan adayı ve parti başkanı Jaime Pardo Leal de bulunmaktadır. 1985 ile 1993 yılları arasında Kolombiya’da toplam 1163 UP üyesi öldürülmüş, 123 UP üyesi zorla kaybedilmiş, 43 üye ise suikast girişimlerden sağ olarak kurtulmuştur (Cepeda, 2006, s. 103). “Siyasal soykırım” olarak adlandırılan bu süreçte UP büyük ölçüde ortadan kaldırılmış, sağ kalan üyelerinin birçoğu ise Avrupa’ya göç etmek durumunda kalmıştır.[2]
Paramiliter grupların uyuşturucu kartelleriyle ortaklaşa gerçekleştirdikleri siyasal cinayetlerin Kolombiya siyasetine olan etkisini somutlaştırmak için 1990 Kolombiya Başkanlık Seçimleri’ne bakmak yerinde olacaktır. Bu seçim öncesi dönemde 3 farklı siyasi partinin başkan adayları suikasta kurban gitmiştir.[3] Üç farklı başkan adayının seçim çalışmaları sırasında öldürülebilmesi Kolombiya siyasetinin neredeyse tamamen paramiliter grupların hakimiyetinde olduğunu göstermesi bakımından önemlidir.
Kolombiya’da 80’lerden itibaren paramilitarizmle ilişkili olarak Castaño ailesinin ismi öne çıkmaktadır. Carlos Castaño ve kardeşleri Fidel ile Vicente uyuşturucu ticaretiyle ilişkili isimlerdir. Bu dönemde Cali Karteli ve Kolombiya hükümet güçleri ile Pablo Escobar karşısında ittifak kuran (Garcia-Peña Jaramillo, 2005, s. 61) Castaño kardeşler gün geçtikçe nüfuzlarını artırmış, 1994 yılında ise Córdoba ve Urabá bölgelerinde faaliyet gösteren paramiliter örgüt ACCU’yu (Autodefensas Campesinas de Córdoba y Urabá) kurmuşlardır. 1994 yılının Kolombiya’da paramilitarizm açısından kritik öneme sahip bir yıl olduğunu söylemek mümkün zira aynı yıl CONVIVIR adı verilen paramiliter gruplar da legalize edilmiştir. ACCU her ne kadar CONVIVIR olarak bilinen yasal paramiliter örgütlerden biri olmasa da ACCU ile Kolombiya ordusu arasındaki organik bağlara dair çok sayıda kanıt mevcuttur (García Pérez, 2016, ss. 245–246).[4]
1994’ü takip eden yıllarda yaygınlaşan paramiliter örgütlerin ciddi bir kısmı 1997 yılında yine Castaño kardeşler tarafından kurulan AUC (Autodefensas Unidas de Colombia) çatısı altında birleşmişlerdir. Burada yaygınlaşma fiilinin tercih edilmesi abartı olarak görülmemeli zira 1997 itibariyle CONVIVIR isimli yasal paramiliter grupların sayısı 414’ü bulmuştu (Romero, 2003, s. 64). 1997 yılında bu grupların yetkilerini kısıtlayan yasal düzenlemeler sonrası ilgili grupların çoğunluğu AUC’ye katılmıştır. AUC paramiliter bir örgüt olmasının yanısıra aynı zamanda bir uyuşturucu karteli sayılabilir.[5]
Burada belirtmek gerekir ki, her ne kadar Carlos Castaño örgütün gelirinin yüzde 70’inin uyuşturucu ticaretinden kaynaklandığını söylese de (García Pérez, 2016, s. 240), AUC’nin tek gelir kaynağı uyuşturucu ticareti değildi. Çok sayıda büyük şirket AUC’ye mali yardımda bulunmakla suçlanmıştır. Örneğin, Chiquita Brands International AUC’ye 1,7 milyon dolar mali yardım yaptığı gerekçesiyle ABD’de 25 milyon dolar para cezasına çarptırılmıştır (Bunse ve Colburn, 2009, ss. 175–176). AUC ile ilişkileri sebebiyle Coca Cola Company ve Drummond Company aleyhine de ABD’de davalar açılmıştır. Coca Cola Co. 2009 yılında delil yetersizliğinden suçsuz bulunmuştur, Drummond Company aleyhinde açılan çeşitli davalar ise devam etmektedir. Cargill (“Vichada: tierra de hombres para hombres sin tierra”, 2016) ve Dole Food Company (Rutas del Conflicto ve La Liga Contra el Silencio, 2020) gibi çokuluslu büyük şirketlerin de paramiliter şiddet yoluyla boşaltılmış toprakları paramiliter örgütlerle ilişkili iş insanları aracılığıyla satın aldıkları görülmektedir.
Kolombiya Devleti’nin yayınladığı resmi verilere göre iç savaşın başlangıcından bu yana[6] 9 milyon’a yakın insan zorunlu göçe maruz kalmıştır (Registro Único de Víctimas, 2020). 2015 yılında yayınlanan resmi bir rapora göre Kolombiya’da zorunlu göçe maruz kalanların yüzde 87’si kırsal bölgelerde yaşayan köylülerdir (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2015). Burada amaç toprakları köylüsüzleştirmek suretiyle büyük şirketlerin kullanımına açmaktır. 2010 yılının verilerine göre köylülerin zorunlu göç ettirilmeleri yoluyla 8,3 milyon hektarın üzerinde bir alan boşaltılmıştır (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2015). Yine 2010 yılının verilerine göre iç savaş sırasında gerçekleşen köyülerin zorunlu göç ettirilmesi vakalarının yüzde 70’inden fazlası AUC tarafından gerçekleştirilmiş ve bu şekilde AUC 4 milyon hektarın üzerinde toprak ele geçirmiştir (Escobar Arango, 2013, s. 47).
Bu politikaların sonucu olarak Kolombiya’da bugün kırsal nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 19’un altına düşmüştür. Bir karşılaştırma yapılabilmesi amacıyla bugün Türkiye’de kırsal nüfusun toplama nüfusa oranının yaklaşık yüzde 25 olduğunu belirtebilirim. Yani Kolombiya gibi esasen ekonomisi tarıma dayalı bir ülkede, paramiliter grupların faaliyetleri sonucunda kırsal nüfus toplamın nüfusun beşte birinin dahi altına düşmüş, kentlere göç etmek zorunda kalan halk ise büyük oranda işsiz kalmış veya kayıt dışı sektörlerde zaten çok düşük olan asgari ücretin de oldukça altında ücretlere, sigortasız ve güvencesiz bir biçimde çalışmak durumunda kalmıştır. Bunun sonucu ise bu köylülerin büyük şehirlerin etrafında ortaya çıkan, altyapısı olmayan, içme suyu ve elektrik gibi temel ihtiyaçların düzgün biçimde karşılanmadığı gecekondu mahallelerine hapsedilmeleri olmuştur.
Paramiliter gruplar tarafından boşaltılan toprakların ciddi bir kısmının çokuluslu büyük şirketlere satıldığı/tahsis edildiği ve bu bölgelerdeki ekonomik faaliyetlerin düzenli biçimde yürümesini sağlamak adına güvenliği büyük ölçüde paramiliter grupların sağladığı çeşitli örneklerde görülmektedir (Maher, 2018). Bunun yanısıra paramiliter grupların koka ağacı yetiştirmeye ve koka yapraklarından kokain üretmeye alan açmak için koka ağaçlarının yetişmesine uygun bölgelerde zorunlu göçe sebep oldukları ve bu şekilde boşaltılan bölgelerde kokain üretimi işine giriştikleri de bilinmektedir (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2015).
Altın, petrol, kömür ve demir-nikel alaşımı açısından zengin olan bölgelerin madencilik faaliyetlerine açılması ve bu türden yeraltı kaynaklarının sorunsuz biçimde sömürülebilmesi adına da paramiliter gruplar, özellikle AUC, çok sayıda bölgeyi zorla boşaltmışlardır (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2015, s. 240). Paramiliter grupların bu alanlarda faaliyet gösteren şirketlerin çıkarlarını korumak amacıyla aktivistlere ve sendikacılara yönelik tehdit ve saldırıları Kolombiya’da iyi bilinmektedir (Becerra Ostos, 2009). Zorla boşaltılan toprakların bir kısmı palmiye yağı üretimine ayrılmıştır, palmiye yağı sektöründeki şirketlerin paramiliter faaliyetlerden doğrudan çıkar elde ettiği ve Meta gibi bölgelerde paramiliter gruplarca boşaltılan çok sayıda bölgenin palmiye yağı üretimine ayrıldığı çeşitli araştırmacılarca tespit edilmiştir (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2015; Maher, 2018).[7]
2002 yılında göreve gelen aşırı sağcı başkan Álvaro Uribe Vélez neredeyse göreve gelir gelmez AUC ile bir barış süreci başlatmış, bu süreç sonucunda 35.000’in üzerinde eski paramiliter silah bırakmıştır (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2017, s. 27). 1985 ile 2012 yılları arasında Kolombiya’da gerçekleşen 1982 katliamın 1166’sının sorumlusunun çeşitli paramiliter gruplar olduğunun resmi olarak tespit edildiği (Lessard, 2018, s. 15) düşünüldüğünde paramiliterle gerçekleştirilen bu “barış” sürecinin neden toplumun çeşitli kesimlerinde büyük tepki yarattığı anlaşılabilir. Katolik Kilisesi’nin “arabuluculuk” rolünü üstlendiği bu görüşmeler (Garcia-Peña Jaramillo, 2005, s. 67) sürerken AUC’nin gerçekten faaliyetlerini durdurması gibi bir durum ise söz konusu olmamıştı.[8]
Başkan Uribe 2006 yılının Şubat ayında AUC’nin tasfiyesinin tamamlandığını açıkladı ama 2006 yılından sonra çeşitli AUC komutanlarının sahip oldukları toprakların genişliği azalmadığı gibi aksine artış gösterdi; bunun yanısıra, nüfusun çoğunluğunu siyah vatandaşların oluşturduğu Chocó bölgesinde köylülerden zorla el konulan yaklaşık 29.000 hektarlık tarıma elverişli toprağın başta palmiye yağı üreticileri olmak üzere büyük şirketler tarafından kullanılmakta olduğu görüldü (Hristov, 2009, s. 19). AUC’nin tasfiyesinin Kolombiya’da paramilitarizmi gerilettiğini iddia etmek güç. Temel farklılık günümüzde AUC gibi bir çatı örgütünün olmayışından ve çok sayıda görece küçük paramiliter örgütün varlığından kaynaklanıyor. 1 Ocak 2007 – 31 Aralık 2011 tarihleri arasında toplam 1.512.405 insanın göç etmeye zorlanmış olması da (Hristov, 2014, ss. 126–127) paramiliterlerin güç kaybetmelerinin söz konusu olmadığını gösteriyor. Bu durumu doğrulayan bir başka veri de 2007-2010 arasındaki 4 yılda toplamda 189 sendikacının öldürülmüş olması (Hristov, 2014, s. 132).
2013 yılında SINALTRAINAL isimli sendika üyesi işçiler Los Urabeños olarak bilinen (bugün ise sıklıkla Clan del Golfo adını kullanan) paramiliter örgüt tarafından tehdit edildiler. Tehdit mektubunda Nestle ile uğraşmaya devam ettikleri takdirde sorun çıkardığı iddia edilen işçilerin hepsinin öldürüleceği belirtilmişti. 9 Kasım 2013 tarihinde gerçekten de SINALTRAINAL üyesi ve Nestle işçisi Óscar López Triviño 6 kurşunla öldürüldü (Hristov, 2014, s. 132). Bu ve benzeri onlarca örnek bize Kolombiya’da paramiliter örgütler ile büyük şirketler arasındaki çıkar ilişkisinin sürdüğünü, tek farkın AUC gibi bir ulusal örgütün yokluğundan dolayı büyük şirketlerin bölgesel faaliyet gösteren paramiliter örgütlerle işbirliği yoluna gitmeleri olduğunu göstermektedir. Çok sayıda görece küçük paramiliter örgütün AUC’nin yerini doldurmakta gecikmediği ortadadır (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2017; Daşlı, Alıcı ve Poch Figueras, 2018; Hristov, 2014), zaten bu örgütlerin birçoğunun bizzat liderleri eski AUC komutanlarıdır (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2015, s. 191). Uribe döneminde tasfiye edilen paramiliter örgüt üyelerinin yaklaşık yüzde 26’sının AUC sonrası paramiliter örgütlere katıldıkları tespit edilmiştir (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2017, s. 142).
AUC sonrası paramiliter gruplara bandas criminales (suç örgütleri) tanımının kısaltması olan “bacrim” gibi isimlendirmeler yapılıyor olsa da (Centro Nacional de Memoria Histórica, 2015, s. 199; Hristov, 2009, s. 18), bu örgütlerin kendilerinden önce gelen paramiliter örgütlerle kayda değer bir farklılık göstermedikleri görülmektedir. AUC öncesi ve AUC sonrası örgütlerin üst kademe üyeleri, askeri taktikleri ve gelir kaynakları bakımından ciddi bir farklılık bulunmadığından AUC sonrası örgütlerin farklı biçimde isimlendirilmesinin ciddiye alınır bir temele dayandığını söylemek güçtür.
Kolombiya’da FARC ile Kolombiya hükümeti arasındaki barış sürecini güçleştiren faktörlerden birinin paramiliter örgütler olduğu görülebilir. Gerek paramiliter örgütler gerekse bu örgütler üzerinde büyük ölçüde kontrol sahibi olduğu görülen eski başkan Uribe, Kolombiya barış sürecinin başlangıcından bu yana ilk başta bir barış anlaşmasının imzalanmaması için, 2016 yılında barış anlaşması imzalandıktan sonra da bu anlaşmanın uygulanmaması için büyük çaba göstermişlerdir.
Kolombiya’da paramiliter örgütlerin yakın geçmişini incelemek ancak çok detaylı bir çalışma sonucu mümkün olabilecektir. Benim şimdiye dek yapmaya çalıştığım ise yalnızca Kolombiya’da paramilitarizmin ana hatlarını göstermeye çalışmaktan ibarettir. Bu çabayı şimdilik noktalayıp karantina dönemindeki paramiliter faaliyetlere döneceğim. Umuyorum ki Kolombiya siyasetinde paramiliter örgütlerin oynadığı rolün altını çizmeyi biraz olsun başarabilmişimdir ve şimdiye dek değindiğim tarihsel gelişmelerin yazının devamında bahsedeceğim güncel gelişmeleri anlamlandırmak konusunda bir katkısı olur.
COVID-19 ve Paramiliter Örgütler
19 Mart 2020 tarihinden itibaren Kolombiya’da çeşitli şehirlerde karantina ilan edilmeye başlamıştı. 25 Mart 2020 tarihinde ise ulusal karantina ilan edildi. 1 Eylül’e kadar devam edecek olan bu ulusal karantina süresince Kolombiya’da paramiliter gruplar tarafından çok sayıda cinayet işlendi.
25 Mart’ın hemen ertesinde, 26 Mart günü Nariño’ya bağlı yerli rezervasyonunda (resguardo indígena) yaşayan 18 yaşındaki aktivist Wilder García evinde silahlı bir grup tarafından infaz edildi. Kolombiya’da karantinanın büyük kısmında kişilerin yasal olarak belirlenmiş zorunlu haller haricinde evlerinden çıkması yasaklanmıştı. Kolombiya ile Ekvador arasındaki sınır bölgesinde yaşayan, nüfusları 50.000 civarına kadar düşmüş Awá halkına mensup olan genç aktivist, eşi ve iki çocuğuyla yaşadığı evinde, ailesinin gözünün önünde öldürüldü (“Asesinan a joven indígena en Barbacoas (Nariño)”, 2020).
Ne yazık ki, García Awá halkının karantina sırasında öldürülen tek mensubu olmadı. Önde gelen isimleri sürekli olarak paramiliter gruplar tarafından tehdit edilen bu halk, zorunlu karantina gerekçesiyle eve hapsedildikleri dönemde, büyük ihtimalle Ekvador ile olan sınırın COVID-19 gerekçesiyle kapatılmış olmasının da etkisiyle, kendilerine yönelen paramiliter şiddetten kaçamadılar.
Resmi iddialara göre tüm ülkenin eve hapsedildiği, ülkede hayatın durduğu iddia edilen bu dönemde paramiliter grupların gerek manevra kabiliyetlerinde gerekse erzak ve silah teminlerinde kayda değer bir azalış olmadığı görülüyor. Aynı gün Kuzey Santander’de yaşayan eylemci bir köylü olan 22 yaşındaki Alejandro Carvahal Kolombiya ordusuna mensup bir asker tarafından öldürüldü. Carvahal koka karşıtı bir aktivist olarak koka ekimini sonlandırmak amacıyla faaliyet gösteriyor, yaşadığı bölgede koka yerine şeker kamışı ekimini teşvik edecek çalışmalar yürütüyordu (Forero, 2020). Kendisini öldüren askerin ve silah arkadaşlarının kokain ticaretinden gelir elde eden paramiliter örgütlerle ilişkili olma ihtimalleri, Kolombiya’da paramiliter gruplarla ordu mensupları arasındaki iç içe geçmişlik düşünüldüğünde, hiç de az değil.
Bu cinayetlerden yalnızca bir gün sonra, Cordoba’da yaşayan insan hakları savunucusu Luis Soto başından vurularak öldürüldü (“Asesinan líder social en el departamento de Córdoba, Colombia”, 2020). Bölgede yaşayan Venezuelalı göçmenleri tehdit eden broşürlerin dağıtılmasından kısa süre sonra, 29 Mart günü 3 Venezuelalı göçmen Putumayo’da paramiliter gruplar tarafından öldürülürken (“Los asesinatos no paran: encuentran tres venezolanos muertos en Puerto Asís”, 2020), 1 Nisan, 3 Nisan ve 4 Nisan tarihlerinde toplam 10 kişinin öldürüldüğü 3 katliam gerçekleştirildi.
Karantina sebebiyle ulaşım imkânlarının neredeyse tamamen ortadan kalkmış olmasını fırsat bilen paramiliter gruplar, yerini tespit ettikleri aktivistleri ve eski militanları imha etmeye giriştiler. Bu sırada Kolombiya devleti, karantinayı bahane göstererek, cinayetlerin gerçekleştiği bölgelere zamanında müdahale etmiyor, cinayet riski olan bölgelerde ise neredeyse hiçbir önlem almıyordu. 4 Nisan 2020 günü FENSUAGRO isimli sendika üyesi olan sendikacı köylü Hamilton Gasca Ortega’nın evini basan paramiliterlerin Gasca Ortega’nın yanısıra saldırı sırasında evde bulunan 14 ve 11 yaşlarındaki iki oğlunu da öldürmüş olmaları (Comisión Intereclesial de Justicia y Paz, 2020) ülke genelinde tepki çekmişti ama 15 Nisan günü başkent Bogotá’da karantina nedeniyle evinde bulunan LGBTİ aktivisti Jairo Beltrán Becerra’nın kendi evinde işkence yapılarak öldürüldüğü (Castaño, 2020) bir atmosferde bu tepkilerin ortaya konma biçimleri sınırlı kalıyordu.
Bir yandan muhalif aktivistler bir yandan eski FARC mensupları evlerinde paramiliter gruplar tarafından infaz edilirken gerçekleşen şey aslında nitelik olarak pandemi öncesinden çok da farklı değildi. Burada gördüğümüz şey, karantina nedeniyle yoldaşlarına ulaşmakta güçlük çeken tehdit altındaki köylülerin, sendikacıların, aktivisitlerin paramiliter gruplar tarafından eskiye kıyasla daha kolay bir biçimde katledilebilmeleridir. Yani, ulaşım sınırlamaları ve zorunlu karantina gibi uygulamalar zaten tehdit altında olan aktivistleri köşeye sıkıştırmış paramiliter grupların saldırıları karşısında eskiye kıyasla dahi daha savunmasız oldukları bir pozisyona sürüklemiştir. Fakat bu durumun paramiliter gruplara hem meşruiyet kazanmak yolunda hem de iktidarlatını pekiştirmek doğrultusunda büyük avantajlar sağladığı da ortadadır.
Paramiliter grupların COVID-19 salgınını fırsata çevirdiklerini gösteren tek şeyin bu saldırılar olmadığını da belirtmek gerekir. Paramiliter gruplar pandemi koşullarını yalnızca aktivistleri, sendikacıları, yerli liderleri ortadan kaldırmak için değil aynı zamanda meşruiyet kazanmak için de bir fırsat olarak görmüş, bu fırsattan istifade edebilmek adına da cinayet işlemeye başlamış durumdalar.
15 Ağustos günü Nariño’da 50 kadar genç karantina yasaklarına uymayarak bahçeli bir evde müzik eşliğinde parti yapıyorlardı. Parti yapılan evi basan silahlı bir grup gençlere ateş açtı. Saldırı sırasında yaşları 17-26 arasında değişen 8 kişi hayatını kaybetti. Hükümete yakın medya saldırı gerçekleşir gerçekleşmez saldırıyı ELN mensubu gerillaların gerçekleştirdiğini iddia etmeye başlamış, ELN’nin iddiaları reddeden açıklamaları ise ana akım medyada pek yer bulamamıştı. Karantina koşullarına uymama gerekçesiyle işlenen cinayetlerin sayısı arttıkça bu cinayetlerin en azından büyük kısmını paramiliter grupların işlediği ortaya çıkmaya başlamış durumda. Karantina kurallarına uymayarak parti yapan veya akşam sokağa çıkma yasaklarını ihlal eden gençler ülkenin çeşitli bölgelerinde paramiliter gruplar tarafından infaz edilmekteler. Bu durum paramiliter örgütlerin iktidarlarını iyice sağlamlaştırmalarına, devlet otoritesine atıf yapma ihtiyacı dahi görmeksizin cinayet işlemelerine olanak sağlamaktadır.
Paramiliter grupların faaliyetlerine aralıksız devam edebilmelerine olanak sağlayan pandemi koşulları toplumsal muhalefetin önüne ise ciddi engeller çıkarmakta. Gösteri ve yürüyüşler karantina gerekçesiyle engellenmekte, engellenmediği takdirde ise Yeşiller Partisi gibi sol partilerin üyelerinden dahi halk sağlığını tehlikeye atmamak benzeri gerekçelerle eylemlere katılınmaması gerektiği yönünde açıklamalar yapılmaktadır. Büyük çaplı yürüyüşlerin yerine halkın evinden, pencerelere çıkarak eylem yapmasını salık veren sol oluşumlar yükselen aşırı sağ karşısında şehirli muhalefetin zaten kısıtlı olan etkisini iyice azaltmakta, bir yandan da ezilenler arası dayanışma imkânlarını zayıflatmaktadır. Görece üst sınıf mensuplarının yaşadığı muhitlerde pencereden slogan atan, tencere-tava çalarak tepkisini gösteren vatandaşların başına bir şey gelmezken işçi mahallelerinde ve dar gelirli muhitlerde polisin gerçek silahla pencerelere ateş açtığı videolar dahi sosyal medyaya düşmüş durumdadır. Bu koşullar altında toplumsal muhalefetin devamlılığını sağlamanın son derece güç bir hâl aldığını söyleyebiliriz.
Karantina koşullarının yarattığı bir başka olumsuz etki ise muhalefetin güçlü olduğu toplumsal alanların boşaltılmasına sebep olmuş olmasıdır. Başkent Bogotá’da en güçlü muhalefetin nerede olduğu sorusuna sanıyorum her Kolombiyalı muhalifin vereceği yanıt aynı olacaktır: devlet üniversiteleri. Öğrenci hareketinin hâlâ son derece güçlü olduğu Kolombiya’da 7 aydır üniversiteler tamamen terk edilmiş durumda, bırakın öğrencileri belirli birkaç alanda çalışanlar haricinde akademisyenler dahi kampüslere alınmıyor. Bu şartlar altında çoğu küçük şehirden başkente gelen öğrencilerin memleketlerine dönmüş olması gayet anlaşılır, ne yazık ki bu durum öğrencilerin bütün düzenlerinin bozulmasına hatta belki ileride okulu bırakmak durumunda kalacak olmalarına neden olmanın yanısıra başkentteki sol muhalefetin oldukça zayıflamasıyla da sonuçlandı.
Bunun yanı sıra kültürel aktivitelerin yasaklanması; tiyatro, sinema, opera, bale vb. etkinliklere bugün hâlâ izin verilmiyor olması da bu aktiviteler vasıtasıyla bir araya gelen muhalif entelektüeller arası bağları koparmış durumda. Futbol ligleri devam ederken, AVM’ler aylar önce açılmışken tiyatroların hâlâ kapalı olmasını yükselen otoriter neoliberalizmden bağımsız olarak düşünmemek gerekir. Tiyatroların inatla açılmaması, üniversitelere akademisyenlerin dahi alınmaması ile taşrada henüz 18 yaşını doldurmamış gençleri dahi infaz eden paramiliter grupların hakimiyetlerini pekiştirmeleri arasındaki mesafenin sanılandan daha kısa olduğu düşüncesindeyim. Muhaliflerin izole bir biçimde evlere hapsolmalarının paramiliter grupların gittikçe daha cüretkârlaşmasıyla ve meydanı boş bulan aşırı sağ grupların hakimiyet alanlarını genişletmesiyle sonuçlanmakta olduğu görülüyor.
Kırsal bölgelerde ve taşra illerinde ulaşım imkânlarının kısıtlanmış olması ve hükümetin karantina koşullarını gerekçe göstererek paramiliter grupların gerçekleştirdiği saldırılara zamanında müdahale etmemesi bu bölgelerin paramiliterler grupların hakimiyetine terk edilmesiyle sonuçlanmış durumda. Aynı zamanda uyuşturucu ticareti yapan bu grupların birçok kırsal bölgeye tamamen hakim olduklarını söylemek mümkün. Büyük şirketlerin de işine geldiğini gördüğümüz bu durum Kolombiya devleti tarafından da sorun olarak addedilmiyor. Özellikle FARC’ın silah bırakmasından sonra otorite boşluğu oluşan, onyıllardır hiçbir devlet kontrolünden söz edilemeyecek durumdaki bölgelerin büyük çoğunluğu bugün paramiliter grupların hakimiyeti altına girmiş durumda.
Karantina koşullarının sendikal hareketleri ve öğrenci hareketlerini iyice zayıflatması sonucu büyük şehirlerde dahi paramiliter grupların faaliyetlerini artırdıklarını görmekteyiz. Karantinanın dolaylı sonuçlarından olan ekonomik krizin yoksul halkın iyice belini büktüğü bu koşullarda uyuşturucudan ve katliamlardan kazandıkları paranın çok küçük bir kısmıyla gıda ve giyecek gibi temel ihtiyaç yardımlarına başladıkları takdirde yakın gelecekte paramiliter grupların meşruiyetlerini iyice sağlamlaştırmalarının önüne geçecek kayda değer bir güç yok gibi görünüyor. Bahsettiğim taktik başta Pablo Escobar olmak üzere çok sayıda uyuşturucu taciri tarafından Kolombiya’nın fakir bölgelerinde uygulanmış ve bu kişilerin ülkedeki nüfuzlarını ciddi biçimde artırmalarıyla sonuçlanmıştı. Benzer senaryoların tekrar hayata geçirilme ihtimali buradan bakıldığında hiç de düşük görünmüyor.
Gittikçe daha fazla aşırı sağa kayan ve paramiliterleşen Kolombiya’nın yakın geleceğine dair umutlu olmamızı sağlayacak bir şeyler bulmak ne yazık ki oldukça güç. 21. yüzyılın neoliberalleşme dalgası sonucu gittikçe zayıflayan toplumsal dayanışma Kolombiya gibi yoksulluğun ve şiddetin had safhada olduğu ülkelerde COVID-19 salgınının sonucu olan izolasyonu teşvik edici sağlık politikalarının da etkisiyle eskiye kıyasla dahi çok daha zayıf düşmüş durumda. Bir an önce dayanışmayı tekrar inşa etmenin yolları bulunmadığı takdirde çok sayıda ülkede muhalefetin kaderinin Kolombiya’dakine benzer olabileceğini söylemek umuyorum ki felaket tellallığı olarak yorumlanmayacaktır. Hayatın eve sığıp sığmayacağı konusunda bir fikir belirtmeyeceğim ama toplumsal muhalefeti evlere sığdırmanın mümkün olmadığı aşikâr.
Kaynakça
Aguilera Peña, M. (2013). Guerrilla y población civil: Trayectoria de las Farc 1949-2013. Bogotá: Centro Nacional de Memoria Histórica.
Asesinan a joven indígena en Barbacoas (Nariño). (2020, 27 Mart).Radio Nacional de Colombia. https://www.radionacional.co/noticias/actualidad/lider-indigena-asesinado-hoy adresinden erişildi.
Asesinan líder social en el departamento de Córdoba, Colombia. (2020, 29 Mart).teleSUR. https://www.telesurtv.net/news/colombia-asesinan-lider-social-departamento-cordoba-20200329-0019.html adresinden erişildi.
Barbosa, F. (2019). Líderes sindicales de la palma en el Cesar denuncian décadas de violencia. La Paz En El Terreno. https://www.lapazenelterreno.com/lideres-sindicales-palma-cesar-denuncian-decadas-violencia-20190529 adresinden erişildi.
Becerra Ostos, S. J. (2009). Paramilitarismo y neoliberalismo en Barrancabermeja: El caso de la privatización de Ecopetrol 1980-2000. Ciencia Política, 4(7), 125–149.
Beltrán V., M. Á. (1997). Guerra y política en Colombia. Estudios Latinoamericanos, 4(7), 127–141.
Bunse, S. ve Colburn, F. (2009). Chiquita en Colombia. Academia. Revista Latinoamericana de Administración, (43), 174–181.
Castaño, A. (2020, 15 Nisan). Investigan asesinato de líder social en el centro de Bogotá. Caracol Radio. https://caracol.com.co/emisora/2020/04/15/bogota/1586958406_278937.html?ssm=tw adresinden erişildi.
Centro Nacional de Memoria Histórica. (2015). Una nación desplazada: Informe nacional del desplazamiento forzado en Colombia. Bogotá: Centro Nacional de Memoria Histórica.
Centro Nacional de Memoria Histórica. (2017). Hacia el fin del conflicto: Experiencias de desarme, desmovilización y paso de excombatientes a la vida civil en Colombia. Bogotá: Centro Nacional de Memoria Histórica.
Cepeda, I. (2006). Genocidio político: el caso de la Unión Patriótica en Colombia. Revista Cetil, 1(2), 101–112.
Chica Jimenéz, F., Gómez Nadal, P. ve Ramírez Flórez, A. L. (2017). 1996-2017: Las heridas de Riosucio. Cali: Universidad Autónoma de Occidente.
Comisión Intereclesial de Justicia y Paz. (2020, 4 Nisan). Masacre en Piamonte, Cauca. Comisión Intereclesial de Justicia y Paz. https://www.justiciaypazcolombia.com/masacre-en-piamonte-cauca/ adresinden erişildi.
Daşlı, G., Alıcı, N. ve Poch Figueras, J. (2018). Barış ve Toplumsal Cinsiyet: Kolombiya Barış Süreci. Ankara.
Duque Daza, J. (2017). Colombia 1958-1990: dos transiciones con democratización frustrada en un contexto de violencia. Revista Latinoamericana de Política Comparada, 12, 103–141.
Escobar Arango, M. (2013). Paramilitary Power and “Parapolitics”: Subnational Patterns of Criminalization of Politicians and Politicization of Criminals in Colombia. London School of Economics.
Forero, S. (2020, 5 Nisan). El campesino que murió por un disparo del Ejército en el Catatumbo. El Espectador. https://www.elespectador.com/colombia2020/pais/el-campesino-que-murio-por-un-disparo-del-ejercito-en-el-catatumbo-articulo-912869/ adresinden erişildi.
Garcia-Peña Jaramillo, D. (2005). La relación del Estado colombiano con el fenómeno paramilitar: por el esclarecimiento histórico. Análisis Político, (53), 58–76.
García Pérez, P. (2016). La privatización de la violencia en Colombia y las AUC: de las autodefensas al paramilitarismo contrainsurgente y criminal. Izquierdas. doi:10.4067/s0718-50492016000200009
Guerrero Apráez, V. (2016). Guerras civiles colombianas: negociación, regulación y memoria. Bogotá: Editorial Pontificia Universidad Javeriana.
Gutiérrez-Sanín, F. (2005). Tendencias del homicidio político en Colombia 1975-2004: una discusión preliminar. F. Gutiérrez-Sanín, M. E. Wills ve G. Sánchez-Gómez (Ed.), Nuestra guerra sin nombre: transformaciones del conflicto en Colombia içinde (ss. 274–291). Bogotá: Norma.
Gutiérrez-Sanín, F. (2015). ¿Una historia simple? Contribución al entendimiento del conflicto armado en Colombia. Comisión Histórica del Conflicto y sus Víctimas. Bogotá.
Holmes, J. S., Mendizabal, A. P., De La Fuente, D. S., Callenes, M. ve Cárdenas, Á. (2019). Paramilitary Violence in Colombia: A Multilevel Negative Binomial Analysis. Defence and Peace Economics, 1–27. doi:10.1080/10242694.2019.1624067
Hristov, J. (2009). Legalizing the Illegal: Paramilitarism in Colombia’s ‘Post-Paramilitary’ Era. NACLA Report on the Americas, 42(4), 12–19. doi:10.1080/10714839.2009.11722227
Hristov, J. (2014). Paramilitarism and neoliberalism: Violent systems of capital accumulation in Colombia and beyond. London: Pluto Press.
Indepaz. (2020a). Informe de Masacres en Colombia durante el 2020. http://www.indepaz.org.co/wp-content/uploads/2020/09/Masacres-en-Colombia-2020-INDEPAZ-5-septiembre.pdf adresinden erişildi.
Indepaz. (2020b). Masacres en Colombia durante el 2020. Bogotá. http://www.indepaz.org.co/wp-content/uploads/2020/09/masacres-web.pdf adresinden erişildi.
Indepaz. (2020c). Registro de líderes y personas defensoras de DDHH asesinadas desde la firma del acuerdo de paz. http://www.indepaz.org.co/wp-content/uploads/2020/07/3.-Informe-Especial-Asesinato-lideres-sociales-Nov2016-Jul2020-Indepaz-2.pdf adresinden erişildi.
Jaramillo Marin, J. (2011). La Comisión Investigadora de 1958 y la Violencia en Colombia. Universitas Humanística, (72), 37–62.
Lessard, G. (2018). Preventive reparations at a crossroads: The inter-american court of human rights and Colombia’s search for peace. International Journal of Human Rights. doi:10.1080/13642987.2016.1268405
Los asesinatos no paran: encuentran tres venezolanos muertos en Puerto Asís. (2020, 30 Mart).Semana. https://www.semana.com/nacion/articulo/los-asesinatos-no-paran-encuentran-tres-venezolanos-muertos-en-puerto-asis/660351/ adresinden erişildi.
Maher, D. (2018). Civil War and Uncivil Development. Basingstoke: Palgrave Macmillan. doi:10.1007/978-3-319-66580-1
Pacheco, I. F. (2013). Conflict, Postconflict, and the Functions of the University: Lessons from Colombia and other Armed Conflicts. Boston College.
Palacios, M. (2003). Entre la legitimidad y la violencia: Colombia 1875-1994. Bogotá: Editorial Norma.
Pizarro Leongómez, E. (2007). La insurgencia armada: raíces y perspectivas. G. Sánchez ve R. Peñaranda (Ed.), Pasado y presente de la violencie en Colombia içinde (ss. 321–338). Medellin: La Carreta Editores.
Registro Único de Víctimas. (2020). Víctimas por Hecho Victimizante – Fecha Corte 31/08/2020. https://cifras.unidadvictimas.gov.co/Cifras/#!/hechos adresinden erişildi.
Romero, M. (2003). Paramilitares y autodefensas: 1982-2003. Bogotá: IEPRI.
Rutas del Conflicto ve La Liga Contra el Silencio. (2020). Campesinos de Zona Bananera en la mira por reclamar tierras. La Paz En El Terreno. https://www.lapazenelterreno.com/campesinos-zona-bananera-mira-reclamar-tierras-20200414 adresinden erişildi.
Safford, F. ve Palacios, M. (2001). Colombia: Fragmented Land, Divided Society. New York: Oxford University Press.
Vichada: tierra de hombres para hombres sin tierra. (2016).Rutas del Conflicto. https://rutasdelconflicto.com/especiales/vichada/tierra_hombres_sin_tierra.html adresinden erişildi.
[1] Bu şekilde seçilen ilk başkan Liberal Parti’den Alberto Lleras Camargo (1958-1962) olur. Lleras Camargo’yu Muhafazakâr Parti’den Guillermo León Valencia (1962-1966), Liberal Parti’den Carlos Lleras Restrepo (1966-1970) ve Ulusal Cephe’nin son başkanı olan Muhafazakâr Parti üyesi Misael Pastrana Borrero (1970-1974) izlemiştir.
[2] Bununla beraber, paramiliter şiddetin yalnızca UP’ye yöneldiğini söylemek doğru olmaz. Kolombiya’da, çatışma sırasında öldürülen militanlar istatistiklere dahil edilmediği takdirde dahi, 1986 yılında 918, 1987 yılında 1254, 1988 yılında ise 1588 kişi siyasal saiklerle cinayete kurban gitmiştir (Gutiérrez-Sanín, 2005, s. 279).
[3] 27 Mayıs 1990 tarihinde gerçekleşen bu seçimin adaylarından Liberal Parti adayı Luís Carlos Galán 18 Ağustos 1989 tarihinde, UP adayı Bernardo Jaramillo Ossa 22 Mart 1990 tarihinde, silah bırakarak legal bir siyasi partiye dönüşmüş olan M-19 (Movimiento 19 de abril) adayı Carlos Pizarro Leongómez ise 26 Nisan 1990 tarihinde öldürülmüştür (Duque Daza, 2017, s. 134).
[4] 2012 yılında General Rito Alejo del Río’nun ilgili davadan 25 yıl hapis cezasına çarptırılmış olması bu kanıtların geçerliliğinin Kolombiya Devleti tarafından da onaylandığını göstermektedir (Chica Jimenéz, Gómez Nadal ve Ramírez Flórez, 2017).
[5] 2000 yılı itibariyle AUC’nin kontrolünde koka yetiştirilen alanın toplamda neredeyse 140.000 hektara ulaştığı kaydedilmiştir (Romero, 2003, s. 153).
[6] Bu tip istatistiklerde iç savaşın başladığı yıl olarak genellikle FARC’ın kurulduğu yıl olan 1964 kabul ediliyor.
[7] Yalnızca San Alberto bölgesinde 1985-2002 yılları arasında palmiye yağı sektöründe çalışan işçilerin örgütlendiği Sintraproaceites üyesi 102 işçinin öldürülmüş olması (Barbosa, 2019) dahi paramiliter gruplar ile palmiye yağı sektöründe faaliyet gösteren şirketler arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır.
[8] Öyle ki, 2002 sonundan 2004’ün Ekim ayına kadar olan süreçte AUC’nin en az 432 kez “ateşkes”i ihlal ettiği resmi olarak tespit edilmiştir (Garcia-Peña Jaramillo, 2005, s. 70).