Rusça aslından çeviren: Fırat Sözeri
Sovyetler Birliği’nde emekçi kadınların özgürleşmesi bağlamında Ekim’in kadınlara neler verdiği çok açık ve tartışmasız şekilde herkes tarafından biliniyor. Peki Ekim’in diğer, burjuva ülke kadınlarının özgürleşmesine nasıl bir yansıması oldu? İşçi sınıfının emelleri ve görevleriyle bağlantılı olarak “Yeni Kadın” tipinin yaratılmasına ne katkısı oldu?
Avrupa ve Kuzey Amerika’da, nüfusun yoksul ve düşük gelirli katmanlarından muazzam bir kadın kitlesini üretim ve devlet idaresi sürecine dahil eden Dünya Savaşı şüphesiz ki kadınların özgürleşmesi davasına büyük bir ivme kazandırdı. Kadın emeğindeki hızlı artış burjuva ülkelerdeki kadınların aile yaşamında olduğu kadar genel yaşam tarzında da eşi görülmemiş köklü değişikliklere yol açtı. Ancak Ekim güçlü sözünü söylememiş olsaydı kadının özgürleşme süreci bundan daha ileriye gitmezdi. Ekim kadın imajının yeniden şekillenmesine, bu imajın pekişmesine ve kadının toplumsal bakımdan yararlı bir emek birimi olarak meydana çıkmasına yardımcı oldu. Ekim Devrimi daha ilk adımlarında binlerce yıldır kabul edilenin aksine kadınların kudretine ve enerjisine sadece eşi ve ailesini tarafından değil tüm toplum, toplumsal gruplar ve devlet işleyişinde de ihtiyaç duyulduğunu açık biçimde gösterdi.
Bu olguyu kaçınılmaz bir tarihsel gerçeklik olarak kabul etmek, Yeni Kadın tipinin oluşumunun, yeni bir çalışma toplumuna doğru genel bir değişimle ilişkili olduğunu anlamak burjuvazinin ne isteyeceği ne de kabul edebileceği bir durumdur. Ekim olmasaydı kadının bağımsız olarak kendi yaşamını kazanması geçici bir fenomen olarak görülecek ve bugüne kadar kabul edildiği gibi kadının yerinin aile ve geçimini sağlayan kocasının arkası olduğu görüşü hâkim olacaktı. Ekim birçok anlayışı değiştirdi. Sovyetler Birliği’ndeki kadınların görev ve çalışma alanlarının belirlenmesinde gerçekleşen bu keskin dönüşüm, Birlik sınırlarının çok ötesindeki kadınlara yaklaşımın değişmesine de etki etti. Artık her yerde, yerkürenin her köşesinde Yeni Kadına rastlamak mümkün. Yeni Kadın, küresel bir fenomendir. Belki de bunun tek istisnası üretici güçlerin gelişiminin emperyalistlerin yağmacı egemenliği tarafından engellendiği yarı-sömürge ve sömürge ülkelerdir. Bu ülkelerde bile emperyalizme karşı verilen ulusların kendi kaderlerini tayin mücadelesi içinde Yeni Kadın kimliğini buluyor. Kadınların katılımı olmadan toplumsal grup ve sınıfların mücadelesinde başarılı olunamaz.
Yeni Kadın, her şeyden önce, emeği özel aile ekonomisine hizmet etmeye değil, sosyal olarak yararlı ve gerekli çalışmaya aktarılan bağımsız bir emek birimidir. Bu kadın, geçmişin kadınını karakterize eden ahlaki niteliklerden arınmıştır. Kadın zayıflığı, tutuculuğu ve anlama kıtlığı, kıskançlık ya da geçimini sağlama mücadelesinde kendine rakip olarak gördüğü başka kadınlara öfke duymak gibi, kadınların varoluşu için verdikleri mücadele düzleminde kendilerine atfedilen bu tarz niteliklere ihtiyaç duyulmuyor. Bir kadın kendi emeğiyle yaşamaya başladığı andan itibaren yeni nitelikler geliştirmesi ve yeni alışkanlıklar edinmesi gerekiyor. Bu bağlamda tüm dünyada milyonlarca emekçi kadın kendilerini yeni ahlaki değerlerle kuşatmak için hızla yol alıyor.
Sadece biz de değil, yabancı ülkelerde de kadınların becerikli ve aranan emekçiler olmayı öğrenmelerini gözlemlemek ilgi çekici. Hem kendi hem de çocuklarının refahının dolaysız olarak kadının çalışmasına ve niteliğine bağlı olduğunun kesinlikle farkındalar. Yeni Kadın içerden ve dışardan varoluşunun yeni koşullarına uyum sağlıyor. İçsel bakımdan, psikolojik olarak artık kendisini kocasına ve ailesine adayan uslu ve itaatkâr bir varlık olmaktan çıkıyor. Kadınların artık “duygusal” olmaya vakti yok ve daha az “uslu” ve sabırlı olabilirler. Kadınlar için en önemlisi güçlerinden emin, davalarında kararlı olmak ve duygularının gücüne boyun eğerek ondan uzaklaşmamaktır.
Yeni emekçi kadınlar becerilerini, niteliklerini geliştirmek içi çabalamaları ve emek güçlerinin değerini yükseltmek için fiziki ve sağlık durumlarını güçlendirmenin yanı sıra sınıfıyla, kolektifiyle kurduğu bağın bilinci ve duygularının açıkça görünümüyle de eski kadından kesin biçimde ayrılıyorlar. Kadın artık siyasetin bir parçasıdır. Ve yine, geniş kadın kitlelerini politik mücadeleye çeken şey savaş olmuşsa da kadının toplumsal üretiminin bir parçası olduğu ve aktif yurttaş olarak kabul edilmesi zorunluluğunu yerleştiren Ekim Devriminin yüksek sesle ilan ettiği yasalar olmuştur. Sovyetler Birliği içindeki kadınların durumundaki büyük değişim kadınların mücadele halindeki sosyal gruplar içindeki konumunun güçlenmesini sağladı ve bu sürecin hızlanmasına ivme kazandırdı. Artık bu gruplar kadınlara ihtiyaç duyuyorlar. Son on yılda bütün ülkelerde kadınların politik faaliyetlere katılımı görülmemiş bir seviyeye ulaştı. Kadınlar artık hükümetlerin bir parçası oluyor (Bang[1], Danimarka’da eğitim bakanı, Margaret Bonfield İngiltere’de MacDonald’ın kabinesinde yer alıyor), diplomatik çalışma gruplarına nüfuz ediyor, büyük devrimci hareketlere ilham kaynağı oluyorlar – örneğin Song Qingling (Sun Yat-sen’in hayat arkadaşı) gibi. Kadınlar siyasete yön vermek için çeşitli bakanlıklarda, diğer üst düzey devlet kurumlarında sorumlu düzeyde, bizce, ekonomik organizasyonların başında bulunarak, politikaya yön verecek deneyimi kazanıyorlar.
Büyük Ekim olmadan tüm bunlar mümkün olabilir miydi? Dünyayı kasıp kavuran büyük bir fırtına olmasaydı Yeni Kadın-Yurttaş ve toplumsal bakımdan yararlı emekçi yaratılabilir miydi? Ekim olmasaydı diğer ülkelerin emekçi kadınları her bakımdan özgürleşmelerine giden bu yolda böylesine hızlı adımlarla yol alabilirler miydi? Düşünen herkes bunun mümkün olmadığını görecektir. Bu nedenle dünyanın bütün emekçi kadınları Ekim’in onuncu yıldönümünü tüm dünya proletaryasının en büyük bayramı olduğunu hissetmeden edemezler.
Ekim emekçi kadınların önemini teyit etmiştir. Ekim “Yeni Kadın”ın zaferinin koşullarını yaratmıştır.
“Ogonyok” dergisi No:41, 9 Ekim 1927
[1] Nina Henriette Wendeline Bang.