Click here for the English version
Dokuzuncu dosyamızla merhaba!
Polen Ekoloji Kolektifi’yle ortaklaşa hazırladığımız bu dosya, hem bu yönü, hem de kapsamı açısından bir ilk olma niteliği taşıyor!
Küresel kapitalizmi yeşile boyama, dünya halklarını ise oyalama işlevini gören 26. Taraflar Konferansı’nın ardından evimiz dünyayı ve yaşamı korumak adına “ne yapmalı” sorusu yerel, ulusal ve küresel ölçekte yankı bulurken bu dosyamızın tartışmalara katkıda bulunacağını umuyoruz.
Dosyamızda Max Ajl, Yeşil Yeni Düzen önerilerini değerlendiren, halkçı bir alternatifin hatlarını ortaya koyan Halkın Yeşil Yeni Anlaşması: Engeller ve Beklentiler başlıklı akademik makalesiyle yer alıyor. Öte yandan yazarın bu yıl yayımlanan Halkların Yeşil Yeni Anlaşması kitabı için bir tanıtım yazısını Güney Işıkara kaleme aldı. Öte yandan yazarın bu yıl yayımlanan Halkların Yeşil Yeni Anlaşması kitabı için bir tanıtım yazısını Güney Işıkara kaleme aldı.
Aykut Çoban ise iki bölümden oluşan Hegemonik İklim Siyasetine Karşı Halkın İklim Siyaseti makalesinde devlet-sermaye-STK üçgeninde şekillenen hakim iklim siyasetinin sınıf niteliğini gözler önüne sererken, iktisadi-sınıfsal-politik zeminlerde halkın iklim siyasetinin serpilip gelişmesinin olanaklarını tartışıyor.
Ali Alper Alemdar, Marksist bir Yeşil Yeni Anlaşma Mümkün mü diye soruyor ve Yeşil Yeni Düzen tartışmalarında burjuvazinin ideolojik üstünlüğünü kırmak adına iş güvenliği çekirdeği etrafında şekillenen alternatif bir program öneriyor.
Jason Moore, Çevrecilerin Afyonu? Antroposen Yanılsamaları, Gezegenin İdaresi & Kapitalosen Alternatifi başlıklı makalesinde öncülerinden olduğu dünya ekolojisi perspektifinden değerli bir katkı sunuyor. Antroposen kavramının bilimcilik dayatmasıyla beraber nasıl bir ideolojik işlev üstlendiğini tartışan Moore, mevcut dünya sistemini, iktidar, kâr ve yaşamın kapitalist bir dünya ekolojisi olarak kavrayan Kapitalosen anlayışını ve bunun politik içerimlerini tartışıyor.
Archana Prasad ise, ormansızlaşma ve orman bozulumundan kaynaklanan salımlar özelinde Birleşmiş Milletler sponsorluğundaki uluslararası anlaşmalar yoluyla doğanın nasıl metalaştırıldığını, Kuzey-Güney ilişkilerinin sömürgeci niteliğinin nasıl derinleştirildiğini Ekolojik Kriz, Küresel Sermaye ve Doğanın Yeniden İcadı: Küresel Güney’den Bir Perspektif makalesinde ortaya koyuyor.
Derek Wall, Emperyalizm Kundakçıdır: Marksizmin Ekolojik Literatüre ve Mücadelelere Katkısı başlıklı yazısında Marksist düşünür, hareket ve devrimlerin ekoloji başlığına duyarsız olmadığını, aksine, uzun bir dönemi kapsayan katkılarının bulunduğunu savunuyor ve soruyor: tüm bu katkılar, bugün politik bir alternatifin inşa edilmesinde nasıl bir noktada duruyor?
Jodi Dean ve Kai Heron da, Devrim ya da Yıkım makalelerinde yeşil büyüme, istikrarlı durum ekonomisi ve küçük ölçekli girişimlerin neden nafile olduğunu, kapitalizmin yerine yeni bir toplumsal düzenin inşa edilmesi zorunluluğunu vurguluyor. Yazarlara göre bu, devletten kaçmak yerine onu ele geçirip baştan yapılandırmaktan, dolayısıyla da devrimci bir parti inşa etmekten geçiyor.
Sinan Eden ekolojik yıkım bağlamında toplumsal dönüşüm ve devrim stratejilerini Bir Direktif Olarak “İklimi Değil Sistemi Değiştir” başlıklı yazısında ele alıyor. Eden, ilgili yazını etraflıca tartıştıktan sonra koordinasyon kapasitesi yüksek bir parti modeline duyulan ihtiyacı vurguluyor ve kitle, hareket, ve devrimci parti arasındaki ilişkiye eğiliyor.
Ekolojik Kriz: Piyasacı Bir Çözüm Yok başlıklı makalesinde Michael Roberts, ekolojik yıkıma getirilen piyasaya dayalı çözüm önerilerinin hem birikim değirmenine su taşıma amacı güttüğünü, hem de yapısal sınırlarla malul olduğunu ortaya koyuyor. Roberts, ancak planlı bir sosyalist ekonominin ihtiyaç duyulan hız ve ölçekte harekete geçme kabiliyeti olduğunu savunuyor.
Yeniden Üretim Güçleri: Sosyalist Ekofeminizm ve Küresel Ekonomik Kriz başlıklı makalesinde Stefania Barca, ekososyalist bir geleceğin patriyarka ile mücadele edilmeksizin inşa edilemeyeceğinin altını çiziyor. Patriyarkanın kapitalist modernite açısından kurucu rolünü ortaya koyan Barca, ekososyalist hareketin, ekolojik ve Marksist feminizmden öğrenebileceklerini tartışıyor.
Cemil Aksu, Yeni Dünya Düzeninden Yeşil Yeni Düzene Geçerken başlıklı yazısında ekolojik hareketin mevcut durumunu ve onun kalbinde cereyan eden ideolojik hegemonya savaşını konu ediniyor. Küresel kapitalizmin “Yeşil Yeni Düzen” programının mevcut yeşil hareketlerle birlikte ekoloji hareketini sisteme içermesi tehlikesinin olduğunu öne süren Aksu, ekoloji hareketinin bu tuzaktan kurtulması için komünist hareketin mücadele programının ana hatlarını tartışıyor.
Güney Işıkara ise son dönemde gerek teorik gerek de yerel hareketler bazında etkisini artıran bir ekolü Küçülme Üzerine Düşünceler başlıklı yazısında ele alıyor. Küçülmeyi, özellikle politik ekonomi savları bağlamında tartışan Işıkara, bu çerçeveyi savunan düşünürlerin üretim tarzı tartışmasından kaçındığını, bu nedenle de eklektik bir radikal reformizme savrulduğunu ve kapitalizm sınırları içinde hapsolduğunu öne sürüyor.
Onur Yılmaz, iklim krizine karşı sera gazı emisyonlarını azaltmak için en önemli adım olarak görülen fosil yakıtlardan çıkış ve tüm alanlarda tümüyle yenilenebilir enerjiye geçişin kapitalist üretim tarzı içinde gerçekleşemeyeceğini, bu yöndeki ilerlemenin ise ancak daha fazla doğa yıkımı ve emek sömürüsü ile beraber geldiğini Nasıl Bir Enerji Politikası? başlıklı yazısında enerji yoksulluğu, enerji adaleti ve enerji demokrasisi gibi kavramlarla birlikte ekonomik planlamanın bir parçası olarak ele alıyor.
Umarız ki bu dosya, ekolojik yıkımın giderek derinleştiği, politik ve iktisadi alanın ise bu yıkımın yarattığı refleksler tarafından yeniden düzenlendiği günümüz koşullarında sosyalist ve ekoloji hareketlerinin emekçilerine ulaşır ve mücadeleye gerek düşünsel, gerek pratik zeminde ufak da olsa bir katkı sağlar.
Dosya editörleri: Güney Işıkara, Cemil Aksu, Onur Yılmaz