“Ailenin dışında hayat var”, şiarı ne kadar küçük bir azınlık kadının hikayesine uyuyorsa, ev işleri ortaklaştırılsın da o kadar küçük bir azınlık erkek ve kadının sorunlarına derman olabilir. Gerisi; milyonların, milyarların angarya emek sarfına ve bunu sermaye sınıfının, kapitalist devletin tepe tepe kullanmaya devam etmesi olacaktır.
İlk dosyamızda “Komünizm mi yoksa Komünalizm mi?” diye sorup, komünizm diye cevaplamıştık. 2. dosyamızda da (bir hayli geç de olsa) “Komünizmin Güncelliği”ni ele aldık.. Umarız dosyamız teoriyi “düşünce kulübü tartışmaları” olmaktan çıkarıp, devrimci militanın eline bir araç olarak sunabilme yönünde küçük de olsa bir katkı sunabilir.
Ezilen toplumsal cinsiyetleri savunmak da işçi sınıfı, ve Kürt Halkının özgürlüğü için bu faşist düzen ile savaşan yasadışı örgütlerin görevi haline gelmiştir. Yasadışı komünist partisinin saflarında Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken düşen Ivana Hoffman, LGBTİ mücadelesinin devrimci çizgide geliştirilmesinin enternasyonal bir örneği olmuştur.
Günümüz (akademik) sosyalistlerinde sıkça rastlanan piyasa ve planlama karmasından doğan piyasa sosyalizmi, piyasayı muhafaza etmek adına sosyalizmi feda etmeyi getirir. Gerek sosyalizmin kurucu düşünürlerinin tahayyülü, gerekse kavramın taşıdığı tarihsel iddia ancak piyasa ve meta üretiminin ötesine geçen, değer yasasının tasfiye edildiği planlı bir ekonomide gerçekleşebilir.
Kaynakların israfa yol açmadan tahsis edilmesi, yeni yöntem ve teknolojilerin üretilmesi, üretim yapısının ve planların değişen koşullara uyum sağlaması açısından sosyalist bir ekonominin özel mülkiyete dayalı piyasa ekonomisinden aşağı kalması için teknik ve teorik hiçbir neden yoktur. Sosyalizm tartışması, burjuva ufkunun dayattığı dar bir çerçevede verimlilik yarışına indirgenemez.
Ya “ayrılma” ya da merkezi tek bir devlet içerisinde yerel özerklik. UKKTH bağlamında gerek programlarına taşıdıkları, gerekse pratik olarak başta Kürt halkımız olarak ezilen halklara önerdikleri bunun ötesine geçmez. Oysa bütünleşik bir dünya pazarının oluştuğu, dünyanın bölgesel hegemonya alanlarına bölündüğü ve ezilenlerin mücadele gündemlerinin bölgesel ve küresel ölçeklerde ortaklaştığı bu koşullar, bölgesel devrimlerin imkanlarını olgunlaşmıştır. Sovyetik Federasyon ise bunun en elverişli ve zengin çözüm modelidir.
Görevimiz, bu savaşı ezilen halkları, sömürge ve yarı-sömürge haline getirilmiş tüm halkları soyan, sömüren, baskılayan, katleden ve onları bir zamanlar emperyalizmin nimetlerinden faydalandırdığı kendi proletaryasına “düşman” olarak belleten ancak şimdi bu proletaryanın da en temel haklarına göz dikmiş olan egemenlerin birer soyguncu ve parazit olduğunu ifşa etmenin aracı olarak kullanmaktır.
Temel yurttaşlık gelirinin altında yatan temel düşünce özünde devrimcidir. Devrimci olmayan şey ise bunun herhangi bir siyasi ve toplumsal devrim yaşanmadan, demokratik reformlar yoluyla sağlanabileceğine veya bu reformların devrim mücadelesine hizmet edebileceğine dair naif beklentidir. İşçi sınıfının kazanımları sorunu bugün her zamankinden daha fazla “iktidarın kimde olduğu” sorunudur. Sınıfa ve öncülerine düşen, iktidar bilinci taşımayan analiz, program ve eylemlerden fayda çıkarmak olamaz.